İNSANIN ELEMENTLERİ…

İnsan vücudunun büyük bir kısmı sudan oluşmuştur. Hücrelerimiz ağırlıkça %65-%90 oranında sudur. Bundan dolayı insan vucudunda kütlece oksijen olması bizi şaşırtmamalı. Organik moleküllerin temel yapı taşı olan karbon ise ikinci sırada gelmektedir. İnsan vücudunun %99’u sadece şu altı elementten müteşekkildir.
oksijen, karbon, hidrojen, nitrojen, kalsiyum ve fosfor.
1. Oksijen (65%)                     70kg’lık bir insanda  45,5 kg
2. Karbon (18%)                     70kg’lık bir insanda  12,6 kg
3. Hidrojen (10%)                  70kg’lık bir insanda    7,0 kg
4. Nitrojen (3%)                     70kg’lık bir insanda    2,1 kg
5. Kalsiyum (1.5%)                70kg’lık bir insanda    1,0 kg
6. Fosfor (1.0%)                     70kg’lık bir insanda    700gr
7. Potasyum (0.35%)            70kg’lık bir insanda    245gr
8. Kükürt (0.25%)                 70kg’lık bir insanda    175gr
9. Sodyum (0.15%)                70kg’lık bir insanda   105gr
10. Magnezyum (0.05%)      70kg’lık bir insanda     35gr
11. Bakır, Çinko, Selenyum, Molibdenyum, Flor, Klor, İyot, Mangan, Kobalt, Demir (0.70%)     490gr
12. Lityum, Strontyum,  Aliminyum,  Silikon, Kurşun, Vanadyum, Arsenik, Brom (çok çok az miktarlarda)

İnsan Vücudunda Bulunan Elementler
Her maddenin atomlardan oluştuğunu biliyoruz. Ancak maddeler incelenirken moleküller göz önüne alınır. Örneğin iki hidrojen ve bir oksijen atomu su  molekülünü ortaya çıkarır. Su dediğimiz akıcı madde, bu yapıdaki moleküllerin bir arada oluşudur. Kendi  yapımız da böyledir. Yani canlılar, tıpkı  diğer maddeler gibi birer molekül topluluğuyuz.
Karbon, yaşam açısından büyük önem taşır. Doğada hem yalın halde  hem de başka elementlerle yaptığı bileşiklerin içinde bulunur. Örneğin elmas, grafit, kömür gibi maddelerde yalın haldedir. Bitki, hayvan  bütün canlı maddeler karbon bileşiklerinden oluşmuştur. Diğer bir ifade ile karbon, hayat için gerekli olan karmaşık moleküller meydana getirir.
Her canlı gibi biz insanlar için önemli olan diğer molekül  ‘su’dur. Su, organik kimya çalışmalarını mümkün kılar. Bazı ısı derecelerinde sıvı haldedir ve iyi bir çözücüdür. Yerkürenin oluşumu sırasında bu iki madde bol miktarda vardı. İnsan su, kalsiyum ve organik moleküller karışımıdır. Tıpkı tüm canlılar gibi. Yaşamın temelini oluşturan sadece atom ve moleküller değildir. Bunların bir araya diziliş şekli önemlidir. Ama dikkat çekici olan şey, bu maddelerin etrafımızda da yer alışı. Örneğin karbonu yaktığımız kömürün içinde kolayca buluruz. Kalsiyum ise okulda kullandığımız tebeşir olarak vucudumuzda vardır. Proteinlerimizdeki nitrojen, soluduğumuz havanın içindedir. Kanımızdaki demir, herhangi bir nalburdaki çiviyi oluşturan maddenin aynısıdır. Durumun böyle oluşu ilk bakışta insana biraz tuhaf görünebilir. Bir kömür veya tebeşir ile aynı molekülü taşıyan elementlerden oluşmamız bize garip gelir. Hatta çoğu kişi için inanılmaz bir olaydır. Ama tam tersi olması daha tuhaf olmaz mıydı? Yani doğada olmayıp sadece bizde mevcut olan temel yapı elemanları ile nasıl yaşayabilirdik?  Zira yaşam, organizma ile doğa arasında oluşan ilişki ile mümkündür.

İNSANIN   ELEMENTLERİ
İnsan vücudu çok karmaşık bir yapıya sahip. Genetik kodları oluşturan DNA’lar ve çok sayıda element, yaşamsal işlevlerin daha sağlıklı yürütülmesini sağlıyor. Bu elementlerin üstlendiği görevler çok farklı… Alkolün vücuttan atılmasından, cinsel uyarıma, sinir sisteminin dengelenmesinden, vücut ısısının kontrol edilmesine kadar çok çeşitli amaçlara hizmet ediyorlar. Hiç işe yaramayanlar da var. Ancak, az ya da çok miktarda bulunmaları halinde sorunlara yol açıyorlar…Çin’de üretilen ilaçların bir kısmı arsenik içeriyor. Hastalığı benzeri ile tedavi etme yönteminde sık kullanılıyor. Oksijen dışında insan vücudunun yüzde 61’lik bölümü, 24 yaşamsal elementten oluşuyor. Karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen ve fosfor, bunlar arasında en önemlileri… Ancak vücudumuz, uranyum ve altın gibi dünya üzerinde bulunan 90 ayrı elementi de barındırıyor. En ilginçleri, Cambridge Üniversitesi kimyacılarından John Emsley tarafından a’dan z’ye alfabetik sıraya kondu. Elementlerin değerleri, 70 kilo ağırlığındaki bir insanın vücuduna göre düzenlendi.

As – Arsenik (7 miligram)
Pisibalığı, istiridye, midye ve ka­rides gibi deniz ürünlerinden çok miktarda yendiğinde, fazlasıyla arsenik alınmış oluyor. Ancak, insanı zehirlemek için yeterli değil.
Arsenik uyarıcı görevi üstleniyor ve kurnaz at yarışçıları, bunu doping amacıyla kullanıyorlar. Bir atın idrarında arsenik bulunması, uluslararası kurallar çerçevesinde doping sayılıyor.
19.yüzyılda Avusturyalı köylüler, arsenik için öldürücü doz kabul edilen miktarın iki katını, haftada 2 ya da 3 kez tüketiyorlardı . Bu sayede yüksek tepelerde daha hızlı yürüyorlardı. Arsenik, Charles Dickens da dahil pek çok kişinin afrodizyak amaçlı kullandığı bir element. Günümüzde, Çinli hekimler, hastalarını arsenikle tedavi ediyorlar. ABD’de de, Trisenox adı verilen arsenik hapı, kan kanseri tedavisinde kullanılıyor. Çünkü normal kan hücrelerinin üretimini hızlandırıyor.

Br – Brom (260 miligram)
Brom, bir anti-Viagra hapı gibi değerlendirilebilir. Negatif şekli Bromür (Br-) cinsel güdüleri durduruyor. Bu nedenle, Kraliçe Victo­ria döneminde cinsel ilişki günah kabul edildiğinden, doktorlar tarafından çok sık reçeteye yazılıyordu. Bromür, psikiyatrik hastalıkların her türünde ve sakinleştirici olarak kullanıldı. Günümüzde toksik madde sayıldığından tercih edilmiyor. Bromürden uzak durmak istiyorsanız, marulla kerevizi azaltın ve bol meyve yiyin. Çünkü meyvede neredeyse hiç bulunmuyor.

Co – Kobalt (2 miligram)
Sinir sistemini düzenleyen ve B12 vitamininin bir parçası olan kobalta vücudun ihtiyacı var. Hayvan B12 vitaminini üretebiliyor; ancak, insan bunu gerçekleştiremiyor.
İnsan, bu vitamini sardalye, somon ve yumurtadan sağlıyor ya da bağırsaklarda yaşayan bakterilerden alıyor. Vücudun günde 1,5 mikrogram kobalta ihtiyacı var; ama bunun B12 vitamini şeklinde olması gerekli. C kategorisindeki en önemli element karbon… Biyolojik moleküllerin her parçasında var olan karbonun vücuttaki miktarı 16 kg. Yine kalsiyum (1,2 kg.), bakır (70 miligram), krom (2 milig­ram) ve klor (95 gram), elementler tablosunda C harfi ile başlayan simgelerin en yaşamsal olanları.

Dy – Diprozyum (Yaklaşık 1 mikrogram)
Bu metal, halojen lambalarda çok yoğun ışık üretmek amacıyla kullanılıyor. Aynı zamanda silinebilir CD’lerde de var. İnsan vücudunda kemik dokusunda, karaciğerde ve böbreklerde bulunuyor; ama kaynağı gizemini koruyor.

Eu- Öropiyum (Yaklaşık 1 mikrogram)
Diprozyum gibi, öropiyum da vücutta çok az miktarda bulunuyor. Ancak, nasıl üretildiği ya da nereden alındığı bilinmiyor. Ay yüzeyindeki kayalar incelendiğinde, dünyaya oranla çok daha fazla miktarda var olduğu görüldü. Bilim adamları, bu metal yönünden zengin bitkiler yetiştirmeyi amaçlıyorlar.

F- Fluor (6gram)
Fluor, az miktarlarda olmak kaydıyla fluorür (F-) kadar gerekli. Çoğu kemiklere, özellikle de dişlere giderek güçlenmelerini sağlıyor. İçme suyu ve diş macununa katılıyor. Ancak vücut, ihtiyacı olan miktarı en çok tavuk, domuz eti, yumurta, patates, peynir ve çay (bir fincanda 0,4 miligram} gibi doğal besinlerden sağlıyor.
Denizlerde fazla miktarda bulunduğundan balıklar, fluor yönünden zengin…

Ge – Germanyum (5 miligram)

Sarımsak ve ginsengin (Çin’de ilaç yapımında çok kullanılan bir tür kök) germanyum barındırması, bu besinlerin vücuda neden bu kadar yararlı olduğunu açıklıyor. Germanyum üstünde yapılan araştırmalarda, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ortaya çıktı. Ancak İngiltere Sağ­lık Bakanlığı, bazı besinlerin ger­manyum içermesinin tıbbi açıdan bir değer taşımadığını açıkladı.

H- Hidrojen  (7 kilogram)
Hidrojen, DNA’nın öğelerinden biri ve yaşayan her hücre molekülünün de bir parçası. DNA içindeki toplam miktarı, su içindeki hidrojenle azalıyor. İnsan bedeni sağlıklı kalabilmek için, günde 2,5 litre suya ihtiyaç duyuyor. Bunun yarısı suyla diğer yarısı da yiyeceklerle alınıyor. Su kaybeden kişiye çok yüklü miktarda su verilmesi halinde kişi ölebilir. Çünkü aşırı su, kalp kasındaki sodyum ve potasyum dengesini bozarak ani kalp krizi­ne yol açıyor.Ticari gübrelere azot bağlanmasında, katı ve sıvı yağların doyurulma işleminde (hidrojenasyon), metanol, amonyak ve hidroklorik asit gibi bileşiklerin eldesinde kullanılır. Kaynak yapımında, hidrojen balonlarını şişirmede ve petrolün işlenmesinde kullanılmasının yanında, şimdilik daha çok roketlerde olmak üzere yakıt olarak da kullanılır. “Hidrojen Yakıt Gözeleri”, hidrojen gazından elektrik enerjisi eldesi için geliştirilmekte olan bir teknolojidir. Çevre dostu hidrojen, doğal gaz ve benzine alternatif olarak kabul edilmesinin yanında, kimyasal işlemlerde, metalürjide ve rafinerilerde de kullanılabilecek niteliktedir. Döteryum ve trityum izotopları da, nükleer fisyon ve füzyon işlemlerinde kullanılmaktadır.Hidrojenin büyük bölümü suda bulunuyor. Hızlı su kaybı çok tehlikeli.

I- İyot (20 miligram)
İyot genellikle, vücut sıcaklığını denetleyen hormonun üretildiği tiroit bezinde bulunuyor. Azı, tiroit bezinin uzamasına bağlı olarak boyun terlemesine: dolayısıyla halsizliğe ve üşümeye neden oluyor. Fazlasıysa, aşırı hareketliliğe sürüklüyor. Yoğun tarım tek­nikleri sonucunda toprakta iyot azaldığı için, özellikle Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelerde 750 milyon kişide iyot eksikliği baş gösterdi. Dünya Sağlık Örgütü, 2000 yılında aldığı bir kararla, sofra tuzunda bulunması gereken iyot miktarını kilogramda 15 milig­ram olarak belirledi. Böylece günde 5 gramlık iyot alımı ihtiyacı karşılayacak.

Db (J) – Joliotyum
Aslında tabloda J ile başlayan bir element yok. Fransız fizikçi Frederic Joliot-Curie’ nin (Marie Curie’nin üvey oğlu) bulduğu 105 joli­otyum elementi, günümüzde dubnium olarak adlandırılıyor. Çok az sayıdaki atomda bulunuyor; ancak, bir dakikadan az süre içinde yok oluyor. Bu nedenle, vücutta zaman zaman ortaya çıkmasına rağmen, miktarına ilişkin bir rakam vermek mümkün değil.

K- Potasyum  (140 gram)
Bitkilerin gelişimi için çok önemli bir element olan potasyum, çoğu toprak tipinin bileşiminde yer alır ve gübrelerin yapısına da katılır. Cam, sabun, lens ve benzeri maddelerin yapımında, ayrıca yanıcı-patlayıcı maddelerin bileşiminde kullanılır. Sodyum ve potasyum alaşımı (NaK), iyi bir ısı ileticidir. Potasyumun çoğu tuzu, hem kimyasal hem de ticari açıdan önem taşır: örneğin, potasyum nitrat, potasyum karbonat, potasyum sülfat, vs. Potasyumun K simgesi, elementin Almanca kökenli olan adı “kalium” dan geliyor. Vücutta, en çok kırmızı kan hücreleri potasyum içeriyor. Bunu kaslar ve beyin dokusu izliyor. Bir gün içinde alınması önerilen miktar 3,5 gram… Kuru üzüm, yerfıstığı, muz, patates, domuz eti, mantar ve çikolata, potasyum açısından zengin besinler. Diyet yapan kişilerin potasyum içeren be­sinleri seçmesi tavsiye edili­yor. ABD’de iğneyle idam et­me sırasında vücuda potas­yum klorür şırınga ediliyor. Bu. kalp atışlarını denetleyen sinir hücrelerindeki potasyum hareketini engelliyor ve kalp duruyor. Aynı zamanda radyoaktif bir element. Vücutta her saniyede 2.500 potasyum atomu parçalanıyor. Bu durum, doğanın genetik değişimi üretmesini destekliyor.

Li- Lityum (7 miligram)
Aslında, insan vücudunun bu elemente ihtiyacı yok. Ancak, doğada yaygın şekilde bulun duğundan patates, portakal, marul ve lahana gi­bi besinlerle ister istemez alınıyor. 1949’da Avustralyalı doktor John Cade, lityumun domuzlar üstündeki sakinleştirici etkisini keşfetti ve en azılı manik hastasında bunu dene­di. Hastası şaşırtacak derecede sakinleşti; hatta iki ay sonra işinin ba­şına döndü. Günümüzde manik depresyon tedavisinde kulla nılıyor. Beyinde manik depresyona yol açan kimyasal iletiyi engelliyor. Seramik ve cam yapımında, pil üretiminde, yağlayıcı ve alaşım sertleştirici maddelerin bileşiminde, A vitamini sentezinde, nükleer santrallerde soğutucu görevinde ve roketlerde itici kuvvet sağlamada kullanılır. Katı elementler içinde en yüksek özgül ısı kapasitesine sahip olması nedeniyle, ısı iletiminde kullanılan sıvıların bileşiminde yer alır. Ancak, su ya da asit gibi çözücülerle karşılaştığında yüksek bir patlama ya da parlama özelliğine sahip olması ve özellikle sinir sistemi için zehirli etki göstermesi nedeniyle, dikkatli kullanılması gerekir. Bazı lityum bileşikleri, beyin rahatsızlıkları ve psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların içeriğinde yer alır.

Mo- Molibden  (5 miligram)
Molibden, alkolü vücuttan atan aldehit oksidaz adlı karaciğer enzi­minin bir parçası. Vücudun ihtiyacı olan en az miktar 0,05 miligram; ancak, alınma miktarının 0,4 miligramı geçmemesi gerekli. Aksi takdirde toksik etki yaratıyor. En çok molibden içeren besinler domuz ve kuzu eti, dana ciğeri, yeşil fasulye, yumurta,ayçiçeği çekirdeği, bezelye ve yulaf…

Ni- Nikel (15 miligram)
İnsan için yararı olup olmadığı tam olarak bilinmiyor. Ancak, hayvanlar için yaşamsal bir önem taşıyor. Bu nedenle metali çok az miktarda almak yeterli. Her şeye rağmen, eksikliği insan büyümesini engelliyor. Yiyeceklerdeki çözülebilir nikel kolayca emiliyor; ancak, metal nikel, tenle temas etti­ğinde kaşıntıya neden oluyor. Bu nedenle jartiyerlerin de metal askı bulunanlarda bu kaşıntılar sıklıkla görülüyor.

O2- Oksijen (43 kilogram)
Vücudun yaklaşık yüzde 60’lık bölümü oksijenden oluşuyor. Su halinde bulunduğundan vücut ağırlığının yüzde 89’undan sorumlu. İnsan beyni işlevlerini sürdürebilmek için oksijene muhtaç. Beyin hücreleri, oksijen gitmediği taktirde bir dakika içinde ölmeye başlıyor. Yüksek miktarlarda alınan oksijen de eksikliği kadar tehlikeli. Dalgıçların 10 metrenin altında saf oksijeni solumamaları gerekli. Çünkü ciğerle­rinde büyük hasara yol açıyor. Bu durum yüzünden boğulan pek çok dalgıç var. Bu nedenle, yükseltilmiş oksijen bileşimi “nitrox” kullanmaları tavsiye ediliyor.

P- Fosfor  (780 gram)
Doğada sadece fosfat olarak bulunuyor. Fosfor atomu 4 oksijen atomuna bağlı. İskelette kalsiyum fosfat şeklinde mevcut, ancak, beyin de bol miktarda fosfor içeriyor. En etkin hali, günde, saatte 1 kg. gibi yüksek bir miktarda üretildiği ve dönüştürüldüğü enerji molekülü ATP içinde yer alıyor. İnsan iskeleti, yüklü bir fosfat rezervi kabul edilebilir. Ton ve somon balığı, sardalye, karaciğer, hindi, tavuk, yumurta, peynir zengin fosfor kaynakları…
Çeşitli alaşımların yapımına katılan fosfor, sodyum ampullerinin yapımında kullanılan camların eldesinde önemlidir. Fosforik asit, özellikle gübre eldesindeki kullanımıyla, son yıllarda tarım ve hayvancılıkta büyük önem taşır hale gelmiştir. Havai fişek, kibrit, deterjan ve diş macunu yapımında kullanılan fosfor, zararlılarla mücadelede kullanılan çoğu kimyasalın (pestisitlerin) bileşiminde de bulunur. Canlılarda hücre içeriğinin yaşamsal bir bileşeni olarak, özellikle sinir ve kemik dokuları için çok önemlidir. Kemik külünden elde edilen kalsiyum fosfat, kabartma tozunun yapısına katılan mono kalsiyum fosfatın eldesinde kullanılır. Trisodyum fosfat ise, suların yumuşatılmasında, temizlikte ve paslanmaya karşı kullanılan önemli bir fosfat bileşiğidir.

Rb- Rubidyum (680 miligram)
İnsanın rubidyuma ihtiyacı yok; ancak, vücut diğer gerekli elementlere oranla daha fazla miktarda ru­bidyum içeriyor. Bu durumdan potasyumun sorumlu olduğu söylenebilir: çünkü, bu iki element doğada birlikte bulunuyor. Bitkiler her ikisi­ni birden emiyor; ama, potasyu­mun emilme oranı rubidyuma göre daha fazla. Soya fasulyesi, çimen ve elmada en çok, çay ve kahvede ise az miktarda var.

Se- Selenyum (14 miligram)
Vücudun her hücresi, kanser ve kısırlığa karşı koruma sağlayan milyonlarca selenyum atomu içeriyor. Saç, böbrekler ve erbezleri en yüksek düzeyde bulunduğu bölümler. Vücudun gereksinim miktarı çok az bile olsa aşıldığında, selenyum zehirlenmesi riski ortaya çıkıyor. Bunun en açık belirtisi, nefes almada zorluk ve metil selenyum gazının yol açtığı ağır vücut kokusu. Erkekler için tavsiye edilen günlük miktar 75 mikrogram, kadınlar­da ise 60 mikrogram… Genellikle kahvaltılık tahıllar ve kepekli ekmek yoluyla alınıyor. Brezilya fındığında çok bol miktarda bulunuyor. Ton balığı, morina balığı, somon ve yer fıstığı diğer yoğun olduğu besinler. İtalya’da çok sevifen “Albatrellus pes-caprae” türü kültür mantarının 100 gramında 3.700 mikrog­ram selenyum var. Bu miktarda mantarla yapılacak bir yemek günlük dozu 8 kat aşıyor.

Si- Silikon dioksit, Kuvarts (1 gram)
Silikon kemik büyümesinde etkili, aynı zamanda deride de bulunuyor. Ekmek ve kahvaltı lık tahıllar en zengin silikon barınağı. Hamile kadınların silikona daha fazla ihtiyacı var. Şalgam suyu ya da turşu gibi besinlere aşermelerinin nedeni, vücutlarındaki silikon ihtiya cının artması. Silikonun yaygın kullanıldığı bir başka alan da estetik cerrahi. Göğüslerini büyütmek isteyen kadınlarda 1990’lı yıllarda kullanılmaya başlayan silikonun, birtakım sağlık sorunlarına yol açtığı da görüldü. Bunların başında göğüs kanseri geliyor. Ancak bilimsel araştırmalar göğüs kanserine yakalanma riskinin silikonla ilişkili olmadığını ortaya koyuyor.

Tl- Talyum (0,5 miligram)
Potasyumla birlikte bulunan bir diğer element de talyum… Böbrekler ve karaciğer yoğun bir biçimde talyum içeriyor. Talyum, deri yoluyla da emilebilen toksik özelliğe sahip ağır bir metal. Bileşenlerinin fazla alınması, tırnak düşmesine yol açıyor. 20. yüzyılın başların da, baş derisindeki mantar etkenli saç dökülmelerini tedavi etmek amacıyla kullanılıyor du. 1962 ile 1971 yılları arasında Graham Young adlı seri katil çok sayıda insanı çaylarına talyum katarak zehirledi.

U- Uranyum (0,1 miligram)
Eğer vücuttaki uranyum, atom enerjisine dönüştürülebilseydi, çok büyük bir güç elde edilebilirdi. Yemek yo­luyla alınan uranyumun günlük miktarı yaklaşık 1 mikrogram civarında; ancak, çoğu emilmeden atılıyor. En çok mısır ve patatesle vücuda giriyor. Kana karıştığı zaman, iskelette ve kemiklerde birikiyor. Bu aşamadan sonra uranyumun vücuttan atılması çok zor.

V- Vanadyum (0,1 miligram)
İnsan vücudu için gerekli bir başka element olan vanadyum, sağlıklı büyümede etkili. Vücutta, ihtiyaç duyulandan daha fazla miktarlarda barınıyor. Günde ortalama 40 mikrogramlık bir miktar insan için fazlasıyla yeterli. Deniz ürünleri ve karaciğer, en çok vanadyum içeren besinler. Ayçiçeği ve pirinçte de var.

W- Volfram, tungsten (20 mikrogram)
Radyoaktif tungsten izleyicisi ile yapılan testler sonucunda, günlük alımının yaklaşık 12 mikrogram olduğu tahmin ediliyor. Ancak, bu miktarın tamamı emilmiyor. Emilen kısım kemiklere ve dalağa gidiyor. Bitkiler tungsteni topraktan sağlıyor. Üzüm ve arpada ölçülebilir oranlarda bulunuyor.

X- Ksenon (Çok az miktarda)
Kanda az miktarlarda var olma­sına karşın, bu iç gazın biyolojik bir rolü yok. Atmosferden geliyor ve yaygın bir şekilde, uzay mekiğini hareket ettiren iyon motorlarında yakıt olarak kullanılıyor. Yan etkisi olmadığından, günün birinde ameliyatlarda anestezi amaçlı kullanılabilir. Günümüzde çok pahalı olduğu için tercih edilmiyor.

Y- İtriyum (0,5 miligram)
Hakkında çok az şey bilinen bu metal, anne sütünde var. Aslında hiçbir faydası yok; karaciğer ve kemiklerde barınıyor. Çok az besin­de, örneğin lahanada bulunuyor.
İtriyumun radyoaktif izotopu kanser tedavisinde kullanılıyor. Kanser hücrelerine ekleniyor ve radyasyonuyla onları öldürüyor.

Za – Çinko (2,3 miligram)
Erkeklerin en çok ihtiyaç duydu­ğu çinko, menide barınıyor ve yokluğu sperm sayısında azalmaya yol açıyor. Buğday, tatlı patates, marul, kırmızı et ve istiridye zengin çinko depoları… Kazanova’nın favori yiye­ceğinin istiridye olmasına şaşırmamak gerek. Mısır’ daki erkeklerin çoğunda, çinko eksikliğine bağlı olarak büyüme bozuklukları ve cinsel sorunlar görülmüştü. Bu da, Mısır topraklarındaki çinko azlığına bağlanmıştı. Diyet uzmanları, normal tedavi yöntemlerine cevap vermeyen anorexia nervosa, âdet ön­cesi gerilim, depresyon, sivilce ve grip gibi hastalıklarda öneriyorlar.

 

2 responses to this post.

  1. yukarda yazmış olduğun insanın elementleri hakkındaki bilgileri okudum çok ilginç geldi sevgiler eser

    Cevapla

  2. yukarda yazmış olduğun yazıyı çok beğendim
    eser

    Cevapla

Yorum bırakın